Tekin’den Zerrine

Ama ben yazdım bu öyküyü...

 

 

YIKIK BİR KENT BIRAKTIN ARDINDAN..

           

           Bir hüzün şarkısı çalıyordu bu kentin yıkılmış harabelerinde... Bir ayrılığın öyküsü yazılıyordu yüreklere. Bitirmeye çalıştığımız işkenceyle, ikinci bir yıkılmışlığı yaşıyordu bu kent öylesine soğuk, öylesine üşümüş, öylesine yalınayak bir veda yı kucaklıyordu boş ellerle.

 

           Gidişinle kent ayaklandı önce, olanca şiddetiyle sarsıldı tüm senfoniler, en ağır dramalar, trajediler, aşklar... Çöküntülerini içgüdülerimin duvarlarında yaşadım yalnızlıklarımda en fazla şiddetlerle uyandım uykusuz sabahlarıma. Yokluğunu acımasızca içime sindirmeye başladım... Gidişinle kendime küstüm senden önce, sonra o çıplak benliğine ve bu kasvetli, havasız, simsiyah bulutlu güneşin doğmaya küstüğü bu kente küstüm yıkılmış anılar arasında.

 

          Yıkıntılar arasında seni aradım hep. O kaybedemediğim, kaybetmek istediğim seni aradım bilinçsizce, melankolik havalarda. Gitmeni istediğim, başını alıp temelli gitmeni istediğim o hayalini aradım hep bu yıkılmış kentin ara sokaklarında. Ama işte geriye kalan o yıkılmış hayalin, anıların beni ayakta tutan. beni terk eden bedenindi, ruhun hep yanı başımda ağlamaklı, hüzün dolu o inat kent yığınının arkasında gizlenmiş. Yıkılmış, ezilmiş benliğimin aka kapılarını açmışım ruhumun kanayan duygu yaralarına, ama sen yoksun işte. Boşuna aramam boşuna yorulmam.

 

            Kent'in arka sokakları boş, duvarları resimsiz ama tek duvarsız "yıkılmış bir kent var içimde" sen gibi, sensizlik gibi şiirlerimde, şarkılarımda, türkülerimde, ağıdımda hep sen varsın sevgili Zerrin...

Paylaş: