Meçhul bir izlenimle ayrılmıştı adam... anlamadım... garip! Olsun... gariplikler güzel olsun hiç yoktan...
bir kitap imzaladım zorla... zorla sattım desem! Okumaz belki de diyerek? Zorladım alması için... başına da bahar da herkese yazdığım bir imza üstü yazısı... “kırılmış bahar dallarından göverecek yemyeşil umutlara”... kitap gitti... genç bir delikanlı... şeklini unuttum! Sözleri kulaklarımda... siyaset/düşün/bilim  kitapları okurum diyerek burun kıvırarak almıştı kitabımı... siyasal mezunuymuş...
Anı/roman okumadığını söylemişti... beğenmezsen yarına iade edersin demiştim kendine... şeklini unuttum... ertesi günü standı ma uğradı... elinde bir kırmızı gülle hem de... bana uzatarak... bir gecede okudum kitabınızı etkilendim/duygulandım diyerek... çekip gitti alelacele... Allah Allah dedim... beyaz naylon tüle yerleştirilmiş, kırmızı boncukla fiyonklanmış, fes rengi tomurcuk bir gül... utandım... bu yaşta şaşırdım hem de! İki dakikada aşık olunmaz ki? Düşündüm ardından... bu gülü paketleyip odama kadar taşıdım o uzun yoldan... şimdi vakit buldum yazmak istedim birkaç satır... güzel bir anı diyerek...

Adını unuttum... meçhul bir adamdı... adamdı ama anımsıyorum... sevgi dolu, gülen gözlü...muzipti.. belli... düşün okumayı/düşündürmeyi seven biriydi... düşündüm... düşündüm de yazıyorum işte... karşımda tek gülün demeti... bir gelin eline yakışacak gibi ancak geçmiş ola... yemyeşil yosun rengi kır bitkisi içinde beyaz küçük boncukları anımsatan mineli çiçekler... tomurcuk gül kurumuş... fes rengi... karşımda bir İzmir efesi gibi durmakta sanki... bir de kart içinde... ne mi yazmış? “kırılmış dallardan dökülen yapraklar kadar narin ve ince kadına”... kartı mavi bir nazar boncuğuyla, kırmızı kordela ile küçük iğne ile tutturmuş... isim yok... isimsiz... meçhul bir adam göndermiş... düşünmüş te göndermiş düşündürmek için... anladım... yazdıklarıma/yaşadıklarıma aşık olmuş... bana değil... aman gülümseyeyim şimdi acı da olsa... kendimi sahnede bir as solist gibi hissettim... yaşadıklarıma gelince... AŞIK olunmayacak gibi değil ki! Dergahta çile çeken dervişler gibi... kadından derviş olur mu? Bilemem... olurmuş demek... beni de etkiledi bu meçhul... dün gece oturdum kitabımı okudum sil baştan... ne kadar çok az şey yazmışım diye geçirdim içimden... beynime printer taksam da anında yazsa diye düşündüm...kaç cilt yazı çıkar kim bilir? Kim basar bu kadar yazıyı? Belli de olmaz... zaman... zamanla olgunlaşacak güzellikler... gül bana bakıyor ben gül’ e... vay be dedim... bana gül gönderecek cesur biri de varmış... hem de benim gibi birine! Sağ olasın siyasalcı genç adam...beni geçmişime taşıdınız... gelinliğimle taşımayı isterdim bu gülü ancak çok geç...

Geçen hafta içindeydi... kitabımdaki mail adresime... kitabımın kapağını taramış, “aslında özelsin” yazımı da eklemiş... “Nesrin hanım uygunsa bunu Eğitim-SEN Gaziantep’e göndereceğim...” diye danışmakta... bu ne incelik... hiç tanımadığım... adını bile bilmediğim bir insanın inceliğine bakın diye hayıflanmaktayım... böylesine yürekli, ince insanlar da varmış demek... var gerçi... çok gördüm de...iki dakika da kitabımı alırken o kadar kalabalık bir dünyada kitabımla kurduğum dostluğa/köprüye şaşırdım... üç dakika da zorla imzalayıp sattığım kitabımın ederine bakın.. Tomurcuk gül kurumuş.. kitaplığımda bana bakmakta.. bende yüreğimle gül’ e bakmaktayım.. o kadar yolu benimle geldi.. bir gül ama.. yaşamım anlamlarla dolu ancak bu daha bir anlam kattı kitabıma.. 

ellerimde kır çiçekleri vardı gelinliğim de... üzerimde Lady Di gelinliği... başımda da bir taç... köy kadınları gibi... moda evi sahibi şaşırmıştı! Olmaz demişti... Lady Di gelinliği’ ne taç gitmez demişti... hayır demiştim... olacak...  gariplikleri sevdim sanırım... olmazlar beni heyecanlandırdı hep... inadım bilirim... taktım mı takarım... gördüm mü görmezden gelmem... sabrımı denerim... ancak patlarım da... evett... şimdi bu gül bana Lady Dİ’ nin cenazesini anımsattı... yazık oldu kadına... utansın Kraliyet... Lady Dİ’ nin  yüzü açık cenazesinin taşındığı beşik... beyaz yüzlü kadın gözlerimin önünde... temiz bir kadın ancak kraliyetin rezil ettiği bir kadın gözlerimin önünde... bence rezil olan Kraliyet olmuştur... efsane olan da Lady Di... sevgiyi anlatan bir efsane... Kraliyet’ in sömürgesi olmuş Mısırlı bir adamın sevgilisi olabilmeyi başarabilmiş bir saygın kadın... sırıtmış doğallığıyla... kraliyete uyum sağlayamamış... pisliklere baş kaldırmış... dışlanmış mı? Yoksa dışlamış mı? bana benzeyen bir efsane desem mi?! Efsane diyorum... efsaneler gerçek halk bilimleridir değil mi?

Evet meçhul adam... beni uzun yolculuklara götürdün bak... adını bile bilmiyorum... yoklama kaçağı olduğunu anımsıyorum sadece...  Duyarlılığınız etkiledi kalemimi... Siz gibi siyasalcı yöneticilere çok ihtiyacı var bu ülkenin...  hadi devam... siyaset/düşün/felsefe okumaya devam... düşünün ki düşündüresiniz... düşündükçe derinleşip güzellikler üretip yaratıcılığınızı geliştiresiniz... siz gibi değerler oldukça gözüm arkada kalmayacak...

Paylaş: