Dağların doruklarındaki karlar erimiş, fırtınalarla yüklü bulutlar inmiş Süveyş akıntılarına, Fırat’a... Körfez kaynamakta odun ateşinde harlı, isli, umutsuz sabahlara. Bahar sinmiş ruhlarımıza, çılgınca, zalimce, kaynamakta tüm dünya... Nefret sevgiyi yenmiş, nefret galip gelmiş ne yazık ki... Kin nefret artmış ama nereye kadar...Dünyada ki savaşlar olanca yoğunluğu ile devam etmekte içimizde dışımızda...

                         Fırat’ı sevdim Birecik'te, Urfa'da, Nizip'te, Ortadoğu da. Türkülerdeki Fırat coşturdu yüreğimi.
Duygularımı Fıratla yıkadım da serinledim sıcak yaz akşamlarında. Arabistan da serinledim Fıratla... Fırat sularında uyandım uykusuz sabahlarımda... Kayıklarımı Fıratta yüzdürdüm çocukluğumda, hüznümde.. Fırat binlerce yıllık önemini belgeye gerek duymadan anlatmakta tüm dünyaya şimdilerde... Coğrafyası gereği ulaştığı her noktanın bereket kaynağı olan Fırat nehri bolluk ve bereketin simgesi olmuştur bu güne dek... Zeugmada doğmanın ayrıcalığını hisseden, Fıratın suyundan içipte çılgın olmayan kim var diye düşünmekteyim... Zeugmada Fırat bir başkadır... Fırat nehri ile mozaiklere yansıtılan sevgi, kutsallık işlemeleri ışık gölge oyunu  gibidir. Fırat tanrılar yaratan bir efsanedir tarihte...

                        Mitolojik öykülere konu olan Fırat çamur akmakta şimdilerde.. Fırat derin akmakta, dalgaları kudurmuş yatağını aşmış öfkeyle akmakta bu bahar sabahında... Yutmak istercesine oynamakta yatağıyla, bereketiyle... Gürül gürül akmakta bu bereketli kışın ardından, bereketli yaza akmakta Fırat... Olanca şiddetiyle savaşa kafa tutarcasına, umurunda bir edayla kükremekte sularıyla.. Yoksa anlamışmı Fırat’ta Amerikanın Irak halkını özgürleştirmek için geldiğini dersiniz? Zıtlık sahnesinin en korkunç senaryosuna ne dersiniz?
Bir halkı özgürleştirmenin yolu bombalamaktan geçiyor demek!!Ne acı, ne anlaşılmaz, ne büyük yalan bu...

                       Savaşsız bir yazı sürdüremiyorum ne yazık... İçime işlemiş bu cehennem dünyası savaşlar... Pazaryeri katliamları, Amerikan, İngiliz kardeş askerleri... Ve birkaç satır savaş haberlerinden. Mardin Kızıltepede Amerikalılar rahat... Dolarları cebine koyan Türk fabrikatörlerin keyfi...Fabrikalar nasıl olsa üretmiyordu ne güzel rant gelir işte... Acaba ben olsam ne yapardım? Tercümanlık yapabilirdim belki ! Mardin Kızıltepe de küçük simitçi Ahmet  Amerikan askerlerine bir dolara simit satmış birkaç gün.. İyi kazanmış Ahmet ama farkedilince uzaklaştırılmış ordan...
Amerikalılar rahat, memleketlerinden cola, hamburger, sandiviç bile getirmişler.. Dinlenmekteler sanırım...Bir İngiliz asker, körfezde güneşin sıcağına dayanmak için kafasına naylon leğen geçirmiş, elinde bir kitap... Ohh ne keyif... Hangi kitabı okuyor dersiniz? "beyond freedom" yani "özgürlüğün ötesi"... Güler misin ağlar mısın... Yaz gelse de en azından İngilizler vazgeçse bu sevdadan... Dayanamazlar imkansız bu sıcağa...
Tek tesellim Ağustos sıcakları ama...

Paylaş: