Yine bir ayın sonu.. Nedense ayların yirmisinden sonrasını sevmiyorum.. Ayın ilk onundan itibaren gelmeye başlayan Faturalar darmadağınık olan masamın en sıkıntı veren kağıtlarımı desem.. İşletmelerde muhasebecilerin gönderdiği evraklara ek olarak gelen bu faturalar zor olan yaşamımızı daha bir çıkmaza sokuyor.. Ama vazgeçilmez yaşamımızın bedeli bunlar ne diyebiliriz.. Bir gelişin birde gidişi mutlaka oluyor.. Ama bizim gibi ekonomisi zorda bir ülkenin çalışanları olarak ayakta kalmanın ne kadar zor olduğunu benim kadar kimse bilemez.. Bir yandan işletmenin faturaları bir yandan evin ödemeleri derken ayın sonu gelmiş..Her ay aynı döngü aynı kavga sürüp gidiyor.. Artık sevgili Orhan Velinin dediği gibi "bedava yaşamıyoruz"...Hava bedeva herşey bedava değil üstelik KDVside var... Sanki Orhan Veli bedavamı yaşadı... Bedava yaşasaydı 33lü yaşlarda elveda demezdi bu dünyaya... Ama eğer biz bu yaşam vergilerimizi ödemeseydik Daha mı kolay olacaktı her şey? Sanmıyorum ve inandığım bir kelime... Bedel...Bedelsiz hiçbirşey olmuyor yaşamda... bedelini ödemeden hiçbir şeyin değeri olmuy or desem bana saçmalama demeyin! Yorulmadan olmuyorsa bedelsizde olmuyor işte... Kendimi çok sorgularımda yazarım... Şöyle düşündüm ortadaki maddi manevi kazançlarımın hepsi bugüne kadar yaşadığım ömrümün takası diyebi liyorum... Kızlarımla, işimle gençliğimi takas etmişim geldiğim noktada önemli bir yorgunluğu devirmişim değilmi? Sadece merak ettiğim şu? Biz bu kadar devlete çalışıyoruzda devlet neden çarçur ediyor bu kadar emeğimizi... Sabancının bir demecini anımsıyorum bir TV kanalından..."biz üretenler siz tüketenler" diyordu.. Ne kadar haklı ! Daha sağduyulu emeğe saygı duyan siyasilere ihtiyacımız var... Belkide üretimden çıkmış insanlar yönetmeli bu ülkeyi ama ne kadar idealistiz bu konuda... Birkaç partiden milletvekilliği adaylığı için gelenler olmuştu... Kendime yakıştıramadım neden mi? Bana uymaz demiştim... yazarak eğiterek daha çok şey kattığıma inanıyorum... siyaset iyice çıkmazda bizim ülkede... Tamamen çıkara dayalı menfaat yatıyor siyasetimizde... Hep eleştiriyoruz en iyi yaptığımız iş bu bizim... Görev yap deyincede yok diyoruz neden mi? Göze alabilmek bir o kadar pisliği ayıklamaya gözü kapalı girmek gerek... İşte her konuda cesurum diyebiliyorum ama haksızlıklara karşı kendimi atacak kadar cesur değilim... Neden mi ? Göze alamıyorum gücüm o kadar yok ki! ortalık toz duman olmuş nasıl bakabilirim o siyasi pencereden... Ama gönlüm rahat elimden geleni yapıyorum gizli bir asker değilim açık net mesajlarımı anlayan anlıyor ve sizin gibi okurlarımla gurur duyuyorum...

Paylaş: