14.Aralık.2003, Pazar günü akşamı. İşyerimin kapısını kapatmış, markete alışverişe çıkıyordum. Beni karşılayan Cuma Efendi. Çalıştığım iş hanının görevlilerinden birisi. Dalgındım, yorgundum. “Hocam Saddam yakalandı” diyerek gülen gözlerle konuşmak isteğini anladım.

-İyi olmuş

-o kadar zulmetti insanlara.

                    Dedim ama kafam da bir hayli karışık. Onca yaşadıklarım, izlediklerim, yorgunluklarım. Nasıl etkilenmem. İnsan olan etkilenir, ama insan olmayan onca maskelilere diyecek lafım da var hani. Cuma Efendi benden daha dolu. “Arap alemine böyle diktatörler gerek, onları Petrol şımarttı” diyen Cuma Efendiye dalgın dalgın baktım. Evime gittiğimde CNN İngilizce haberlerini izledim. Nasıl bir ihtişam Amerikan kanallarında. Alındım aslında böyle bir habere. Keşke dedim keşke... Bush yönetimi yapmasaydı böyle bir eylemi... Nedense soğuk yüzü ile Bush bana hiç güven vermedi. Emperyalizmin o soğuk yüzünü hiç sevmedim. Diktatörleri de sevmedim. Ve geçmişte bir yaz tatilinde, Silifke yöresinde sanırım Ağustos sıcaklarıydı, başka bir Birliğin dağılmasını anımsadım. Sovyetler Birliği... Ve yıkılan Lenin heykellerini düşündüm Sovyetlerde istemeden. Nedense Saddam bana yaşadığım iki heykelin sokaklara devrilmesini anımsattı. Neden acaba neden? Bu insanlar mı diktirdi heykellerini meydanlara, yada itaatkar halk mı? Anladık sanırım sonunda... Diktiği gibi yıkmasını da bilmeli insanlar. Ne güzel, bilinçli olabilmek ve anladım diyebilmek... En büyük erdem, hataların anlaşılması ve telafi edilmesi değil mi? Nelere mal olsa da Affedilebilmek, Affedebilmek... Zor bir iş ama bir büyüklükte. İyice karıştırdım onca savaşlarda ne yazdığımı da hani. Ama yaşamak, Onurla yaşamak güzel olabilen.

                   Irak savaşı sırasında meydanlarda yıkılarak, sürüklenen Saddam heykeli gözümün önündeyken, şimdi de Dünya ekranlarına yansımış, çökmüş bir lideri görmek üzdü. Üzüldüm, elbette üzüldüm... Kimse düşmemeli bu durumlara. İsterdim ki böylesine bir lider Amerikanın oyuncağı olmasın. Arap alemi, yada İslam alemi ne yapmakta? Sessiz, sindirilmiş. Normal diyorum. Zayıflamış bir diktatörün kim yanında olabilir ki? Devrilmiş bir Saddam... Ne acı... Etkilendim... Nasıl etkilenmem... Saç sakal birbirine girmiş, sanki idama götürülecek bir mahkum, yada kesime götürülecek bir...  diyemiyorum... Sağlık kontrolünü dünya kamuoyunun önünde yapmaya ne gerek vardı? Amerikan yönetimi neyi aklamaya çalışıyordu? Sanırım sayın Bush bir halkın liderini böylesine ele geçirmekten çok keyifliydi. Bakalım... Bekleyip görelim... Ve üzgünüm... Nerede o eski karizmatik lider? Saddam ı değil de ezilen Irak Halkını sevdim. Keşke bu devrimi halk kendi yapabilseydi. İşte o zaman daha güzel yazabilirdim... Ve devrildi bir saray da bu şekilde. Yakalandığında halen okumakta olduğu bir kitabı beni etkiledi. Sevdiğim bir yazar Dostoyevski den “Suç ve Ceza”... Keşke bir de yanında “Suçlular ve güçlüler” kitabı olsaydı, değil mi?

                   Arap alemi neden bu kadar şımarık? Doğru söylemişti Cuma efendi. Petrol bu kadar etkilimiydi, yada madde insan yaşamında. Maalesef akıl değil de para güç oldu günümüzde. Gerçi akıl olmadan para da kazanmak imkansız gibi hani... Neyse... Yaklaşık bir yıl olacak Irak savaşına. Gerçi yıllardır iç kanama sürmekte Ortadoğu da. Kendimi bildim bileli kaynamakta bu kazan. Her yerde aynı senaryolar. Evde, sokakta, fabrikada... Güçlülerin güçsüzleri ezdiği bir yaşam sahnesi. Nerde kaldı  El Sahaf gibi komutanlar. Hepsi tarihten bir yaprak... Bush seçimleri kaybedecek. Ama önemi var mı? Tarihe geçti adı. Onurlanmalı bence. Onca insanın kanına girdim diye... Bu nasıl yaşamak anlamadım gitti... 35 yıllık bir diktatörü soğuk ekranlardan “Saddam Captured 'Like a Rat' yada “Saddam fare gibi esir alındı” diye  izlemek beni üzdü. Hizmet hiç mi getirmedi Irak halkına? İyi sorgulamak gerek... Peki şimdi ne olacak? Bence asıl savaş şimdi başladı Irak’ta. Soğuk savaş. Hiç sevmediğim soğuk savaşlar olmasaydı ne olurdu sanki! Olacak bunlar doğal diyorum. İnsan olmanın gereği de dozunda olsun savaşlar...

                            Peki ne olacak bu filmin sonu? Önce Irakta kadınlara ne olacak diye içimden geçti. Rusya'daki Nataşalar gibi 20 dolara  iş mi yapacak Iraklı kadınlar? Bu kadar ayağa mı düşecek kadınlık? Sanmam... İçim titredi ama yinede yazmadan geçemedim... Irak’ a ayak basan Amerikan askerlerinin boş duracaklarını hiç sanmıyorum? Emperyalizm en fazla ahlakta dalgalanmalar yapmadı mı dünyada? Antep harbini dinlerdim dedemden. Ve yaşadığım bu bölgede sarı saçlı, yeşil gözlü çocukların neden halen varolduklarının araştırma kayıtlarında okuduğumda  sarsılmamak mümkün mü? Her şey olabilir ancak dayatmasız ve zorlamadan olabilen güzel değil mi? Karşı değilim global bir dünyaya yaşanabilir tüm güzelliklere. Savaş... Ne berbat bir sözcük. Acımasız, amansız en tehlikeli eylem maalesef SAVAŞ...

Paylaş: