Son umudumdan uçurtmalar yaptım
Horozlu şekerlere taktım, misketlerle süsledim
Yıldızlara saldım puslu bir bahar akşamında
Savaş çocuklarım gözleri yaşlı baksın

Umutlansın diye..!!

 

 

Bahar gelmiş. ‘’Neyleyim baharı yazı’’ diye bir seda yükseliyor gökyüzüne .. Savaş kilitlemiş dünyamızı. Her yeri kan  bürümüş, edebiyatı, sanatı. Yaşamı savaş’ ın acı yüzü sarmış. Baharın dehşet saçan tadı kaçmış. Hüzünlerle dolu bir 2003 Baharı dünyamıza hoş gelmemiş! Barışı kovmuş gerek var mı bahara? Bu mevsim tarihe gömülmüş nafile. Acımasızca acılar indirmiş yüreğimize. Baharda savaşmakta yeryüzü. Her tür zıtlığa alıştıkta buna aklım ermemekte .. Yazdıkça ağırlaştığımı hissediyorum yorgun, bitkin bu bahar savaşında ..

 

Esirler, insanlıktan çıkmış, çılgın .. Akıl hastaneleri bile normal hastalarına kapısını kapatmış bu bahar şartlarında .. Hiçbir şey umurumda değil ‘’SAVAŞ’’ haricinde.. Bağdat alev alev, protestolar evreni aşmış, gökyüzüne uzanmış sesler ama boşuna. Dinleyen kim? Asıl umurunda olacaklar ganimetler peşinde. Olan sivil halka olmakta; suçsuz, günahsız çocuklara, kadınlara, garibanlara olmakta zulümler, işkenceler. Direnmek bize yakışan  ama savaşı aklım alamamakta halen. Ölüm makineleri sivil halkı hedef almış Irak’ta. Olan yine sivil halka olmakta  bütün savaşlarda olduğu gibi. İşkence boyumuzu aşmış dünyada; içimizde, dışımızda..

 

                           Gece savaşlarını izlemekteyim Bağdat’ ta, Basra’da, Ortadoğu da...  Neden karanlığı daha çok karartmakta insanoğlu? Kara düşünceler; geceleri daha mı zalimleşmekte, güçlenmekte... Geceyi bekleyen simsiyah yağmur bulutları daha mı etkili olmakta sabahlara ? Gece savaş, gündüz normal yaşam savaş sahnelerinde... Acılarla yıkanmaya doyamayan Irak Halkına, gece baskınları daha mı keyif vermekte saldırganlarına ? Doğum haneleri bombalayan  paralı koalisyon askerlerinin eşleri, çocukları yok mu ? Onlar babalık duygusundan çok uzaklar maalesef. Baba olmalarına da gerek yok. İnsan olsunlar yeter. Tesadüf mü yoksa diye tüm iyimserliğimle düşünmek istiyorum. Sanmam ellerinde belirli hedefleri önceden verilmiş net bir şekilde.

 

                               Tablolar çok hazin bu savaşta... Anasının kucağında, sargı bezleriyle feryat eden, geleceği kararmış Iraklı yavrular, ağzında rengarenk ‘’PEACE’’ ‘’BARIŞ’’ yazılı ulusu olmayan bir flamayı çiğneyen başka bir çocuk... Arkası dönmüş, kör bir asker... Cephede naylon leğen şemsiyesinin(gölgeliğin) altında ‘’Beyond freedom’’ ’’Özgürlüğün Ötesi’’ kitabını okuyan bir İngiliz askeri.  Saddam heykelinin yıkıntıları etrafında delice, sevinçten şaşırmış Irak halkı. Normal değil tablolar. Normal olarak görmek imkansız bu tabloları savaş psikolojisi altında. Irak halkı açlıktan, susuzluktan, karanlıktan son cinnetlerini geçirmekte. Haklılar da... Doğal olanı da bu değil mi?Canlı, sımsıcak, sanatsızların silahlarından fırlamış bu tablolar insanlığı karartmakta. En büyük sanatkar izlemekte bu oyunu, ustaca ama sabırla... İsyan etmemek mümkün mü?

 

                  Savaşların sonuçları, geldiği noktalar önemlide nedenleri hiç mi önemsiz? Neden bu hale geldi Irak ya da neden  Dünyamız böylesine çıkar savaşlarına sahne oldu. Yönetimler demek gerekmez mi? Bush suçluda Saddam suçsuz mu? Sanki,  Saddam ‘’sütten çıkmış kaşık mı’’ diye düşünmek gerekmiyor mu? Diktatörlük hakim dünyamızda, krallıklar sürmekte maalesef. Demokrasi sözde kalmış, halkların durumu vahim. Barbarlık tarih boyunca sürdü ve süregelmekte. Nedenleri çok. En büyük nedeni bireylerin suçları, eğitim eksikliği, düşünme yetersizliği. Fakirlik değil suçlu olan;  bilgisizlik ve gelişmemize koyduğumuz kendi frenlerimiz arızalı maalesef. Mikroplar sarmış dünyamızı. Çocuklarımız, bebeklerimiz kızıldan, kızamık dan, zatürre den ölmüyorlar artık. Daha etkili, sinsice ölümler artık. Beyinlerimizde türeyen salgın iç savaş mikropları öldürmekte hem kendimizi, hem, çocuklarımızı. En önemlisi geleceğimizi kendimiz yok etmekteyiz de farkında değiliz..

Paylaş: