Aristo'nun Sonu (Fuzzy Logic)

Rahmetli Aristo vefat edileli 2000 yıldan fazla oldu ama bilim dünyasındaki etkileri ve kökleri hala devam ediyor. Bugün okullarda ders olarak okutulan hemen her şeyin temeli Aristo'ya dayanıyor. Yani okuduğumuz her şey Aristo'nun düşünceleri ve çalışmaları üzerine kurulmuş bulunuyor. Rahmetli'nin en çok bilinen meşhur düşünce ve çalışmaları, "Canlıların Sınıflandırılması", "Klasik Mantık" ve "Kümeler Teorisi" dir.

Bunları anlatmamın nedeni Aristo'nun vefatının 2075. yıldönümü değil. Nedeni Aristo düşüncesinin ve prensiplerinin sonunun görünmüş olması.

Örneğin bir "kümeler teorisi" teorisini ele alın. Aristo her konuda olduğu gibi bu konuda da çok düşünmüş ve şunları söylemiş:

1. Herhangi bir x elemanı A kümesine ya dahildir, yada dahil değildir.

2. "A kümesine dahil olanlar" ile "A kümesine dahil olmayanlar" ın kesişimi boş kümedir. Bir eleman hem A kümesine dahilken aynı zamanda hariç olamaz.

3. "A kümesine dahil olanlar" ile "A kümesine dahil olmayanlar" ın birleşimi evrensel kümedir. Bir eleman A kümesine hem dahil olmuyorken, hem de hariç olamaz.

Aslında 2. ve 3. kurallar 1. kuralın doğal bir sonucudur ama her nedense matematikçiler tarafından maksat kural olsun ve sınavlarda "maddeler halinde sıralayınız" şeklinde sorulabilsin diye türetilmiş ve hatta zor ezberlensin diye marifetmiş gibi latince isimler bile takılmıştır.

Bu kurallar ne işe yarıyor? Şu anda günlük hayatımızda ve bilim hayatımızda tamamiyle bu kuralları kullanıyoruz. Yani bir vatandaş tutup "Veli Fenerbahçe'de oynuyor?" dediğinde kimse çıkıp ta "Tamam Veli Fenerbahçe'de oynuyor ama acaba Fenerbahçe'de oynamıyor olabilir mi?" diye sormuyor. Veya biri "şirket zarar etti" deyince "acaba şirket zarar etmeye devam ederken zarar etmemeye de devam edebilir mi?" diye sormuyoruz. Bir insan hem "uzun insanlar" kategorisine girerken aynı zamanda "uzun olmayan insanlar" kategorisine girmiyor.

Aynı şey bilgisayarda da geçerli. Herşey klasik mantıka (1, 0'lar ve "ve, veya"lar, ki bunlar da yukarıda belirttiğim üç kurala dayanıyor) bağlı. Yani bir şey ya var veya var değil. 1 ve 0 meselesi yani.

İşte şimdi bu mantığın sonu göründü. Amerika'nın bir üniversitesinde görev yapan Lutfi Zadeh isimli bir bilim adamı 1960'lı yıllarda şöyle demiş: Durun yahu, bir x elemanı A kümesine dahil değilken neden aynı zamanda A kümesine dahil olmuyor olmasın ki? Bu soruyu sorduğu meslektaşları muhtemelen yüzüne karşı "Hemşerim sen git biraz dinlen" derken, içlerinden "yaşlılık işte ne olacak, Allah şifa versin" deyip, hazırladıkları rapora "erken bunama" yazmışlardır.

Lutfi Zadeh, şöyle diyor: Neden

ANNELERİMİZDEN NE ÖĞRENDİK ?

SABIRLI OLMAYI;
Baban eve gelsin, sen görürsün

HAKKIMIZI ALACAĞIMIZI;
Eve vardığımızda ben bilirim sana yapacağımı

DİYALOG KURMAYI;
Sana bir şey sorduğumda cevap ver ...!!
Ne söyleyeyim anne?
Sus!! Bana cevap verme!!!

TIP BİLGİLERİNİ;
Gözlerini şaşı yaparken bir gün öyle kalıvereceksin, göreceksin gününü.

OLGUN OLMAYI;
Bu tabağın hepsini bitirmezsen asla büyüyemezsin.

GENETİK BİLGİLERİ;
Sen de o lanet olası babana çektin.

 BİLGELİĞİ;
Benim yaşıma gel de anlarsın o zaman. ve ...

ADALETİ;
Bir gün senin de çocukların olacak .. insallah onlar da sana senin
simdi bana yaptıklarını yaparlar ...

 

SEVGİYE YER VAR MI??
Uzakdoğu'da bir Budist tapınağında geçmiş bir olayı anımsadım. Bu tapınak bilgeliğin gizlerini
aramak için gelenleri kabul ediyordu ve burada geçerli olan incelik anlatmak istediklerini
konuşmadan açıklayabilmekti. Bir gün tapınağın kapısına bir yabancı geldi.

Yabancı kapıda öylece durdu ve bekledi. Burada sezgisel buluşmaya inanılıyordu, kapıda tokmak ya da çan, zil türünden ses çıkaran bir gereç yoktu. Bir süre sonra kapı açıldı,
içerdeki "bilgelik arayıcısıydı", kapıda duran yabancıya baktı. Bir selamlaşmadan sonra sözsüz konuşmaları başladı. Gelen yabancı, tapınağa girmek ve burada kalmak istiyordu.

İçerdeki bir süre kayboldu, sonra elinde ağzına kadar suyla dolu bir kapla döndü ve kabı yabancıya uzattı. Bu "Yeni bir arayıcıyı kabul edemeyecek kadar doluyuz" demekti.

Yabancı tapınağın bahçesine döndü, aldığı bir gül yaprağını dolu kabın içindeki suyun üstüne bıraktı. Gül yaprağı suyun üstünde yüzüyordu ve su taşmamıştı. İçerdeki Budist saygıyla eğildi ve kapıyı açarak yabancıyı içeriye aldı.Suyu taşırmayan bir gül yaprağına her zaman yer
vardı.

Bu sevgiydi ve sevgiye her zaman yer bulunurdu.

ANLAMLI SÖZLER

Öküz öldü, inek dul kaldı.
Kızını dövmeyen, torununu sever.
Ölenle ölünmez, mirasına konulur
Söz gümüş ise, sözlüğü olan köseyi döner
Gülme komşuna , dayak yersin
Aç tavuk kendini kasapta bulur
Ağlamayan çocuğa dayak atılmaz
Borç yemekle yol koymakla bitmez
Borcun iyisi geri Ödenmeyenidir
Çalma elin kapısını hırsız girer
Sakla samanı inek yer
Ak akçe kara hatçe içindir.
Balık bastan kokar insanlar ayaktan
Gülme komşuna saksı düşer başına
 

                      Hasretinden Prangalar Eskittim


seni, anlatabilmek,seni,
iyi çocuklara, kahramanlara,
seni, anlatabilmek seni,
namussuza, haldan bilmez,
kahpe yalana.

ard-arda kaç zemheri,
kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu.
dışarda gürül-gürül akan bir dünya....
bir ben uyumadım,
kaç leylim bahar,
hasretinden prangalar eskittim.
saçlarına kangülleri takayım,
bir o yana,
bir bu yana...

Seni, bağırabilsem seni,
dipsiz kuyulara, 
akan yldıza.
bir kibrit çöpüne varana,
okyanusun eb ıssız dalgasına
düşmüş bir kibrit çöpüne.

yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
yitirmiş öpücükleri,
payı yok,apansız inen akşamdam,
bir kadeh, bir cigara, dalıp gidene,
seni, anlatabilsem seni....
yokluğun, cehennemin öbür adıdır
üşüyorum, kapama gözlerini....

Terketmedi sevdan beni,
Aç kaldım,susuz kaldım
Hayın, karanlıktu gece,
Can garip, can suskun,
Can paramparça...
Ve ellerim kelepçede,
Tütünsüz, uykusuz kaldım,
Terketmedi sevdan beni....

Ahmed Arif

 

Paylaş: