Bir Anka Kuşu

Yüzlerce soğuk namlu üzerime çevrildi,
Yüzlerce demir tetik ayni anda gerildi!
Anne, beni söğüdün gölgesinde vurdular,
Öpmeye kıyamadığın oğlun yere serildi.
Üşüştü birer birer çakallar üzerime,
Üşüştü her bir yandan göğsüme, ciğerime.
Anne, beni leş gibi yiyip talan ettiler,
Teşhis edilmek için savurdular önüne.
'Yeryüzündeki acıların
Hepsini, hepsini tattım!'
Heder oldum, ekmeğime tütün kattım!
Beni milyon kere yaktılar üst üste.
Bir Anka kuşu gibi anne,
Kendimi külümden yarattım.
Geceler tanır beni; konarım göçerim ben.
Geceler tanır beni; kan damlar içerim ben.
Anne, sen beni unut. Karanlığın bağrında
Kırmızılar ekerim, siyahlar biçerim ben.
Suçüstü yakalandım bölüşürken kalbimi,
Suçüstü, kelepçeyle yardılar bileğimi.
Anne, ben diyar diyar umudun savaşçısı,
Bir tutam sevgi için dağladım gözlerimi.
Prometheus'tum, çiviyle çakılırken taşlara
Ciğerimi kartallara yedirdim.
Spartakus'tüm, köleliğin çığlığında.
Aslanlara yem oldum, tükendim.
Kör kuyuların dibinde Yusuf'tum,
Kerbela çölünde Hüseyin.
Zindanlarda Cem Sultan, sehpada Pir Sultan.
Kaçıncı ölmem, kaçıncı dirilmem bu?
'Tanrılardan ateş çaldım,'
Yüzyıllarca tutuştum, üst üste yandım.
Bir Anka kuşu gibi anne,
Kendimi külümden yarattım.

 

sen beni en son ne zaman öptün; 
kuşların göç ettiği yanlış mevsimde. 
üzerimde rengini unuttuğum kareli gömlekle. 
arzulu ama son bir telaş vardı. 
unutulmuş bir yaprak düştü dalından saçlarını çizip 
geçti, 
huzur doluydu ellerin ,içine gömülmek istedim. 
sen beni en son ne zaman öptün; 
yorgun düştü kalbim,durmak istedi, 
yiten diyarlardan kalan tozlar varken ayağımın altında 
ufkunu verdin bakışında kör oldu gözlerim... 
sen beni en son ne zaman öptün; 
yangını hala tenimde. 

o da yalan dedi karaya vurmuş gemi kalıntıları. 
şaşırdım sahte heykellerine,yere düşmüş şarkı 
sözlerine, 
yüzün kaybolmuştu duvarlarda,boyalar rengini 
yitirmişti. 
bir pişmanlık vardı geçen yüzlerde,öksüz bir bakış. 
akıp giden sokak değil senin ruhundu sanki. 
Kırık bir pencereden rüzgarın düştü saçlarıma, 
kokusu boynundan alınmış gibi pürüzsüz. 
kıpkırmızı güller aradım , 
ve kıpkırmızı bir şarkı söylemek istedim, 
tepeden tırnağa seni boyamak için... 
bir fotoğrafta aradım yüzünü... 

Geçmişi hiç dert etmeyeceksin,
Kendini hep yeni doğmuş sayacaksın,
Her yeni gün, ne istediğini sana söyleyecektir,
Kendi işinden zevk alacaksın,
Başkalarının yaptığına değer vereceksin,
En küçük şey senin canını sıkmak ister,
Sense hep gününü gün edeceksin.
En önemlisi, hiç kimseden nefret etmeyip,
Yarını Tanrı'ya bırakacaksın.


İSYAN
Duyar mısın feryadımı?
Gecenin karanlığında.
Anlar mısın neler hissettiğimi,
Bilir misin ne acılar çektiğimi,
Senin için akıttığım gözyaşlarımı;
Nereden bileceksin bir tanem...
Sen beni hiç tanımak istemedin ki

Aşık Değilsen Eğer, Bırak Kapını çalsın Aşk Aşık değilsen eğer,bırak kapını çalsın aşk, alem dediğin ağrıtacak sen gittikçe ,dipsiz olacak, mutluluk ve keder aynı zamanda vuracak. Sozun ozu: Bir ucurumdur ask, golge ve ışik, siir ve manzum orda nice nesnenin sureti, mahzun ve ayni zamanda neseli yansiyacak. Sefalettir o, dehsettir tarifsiz, fakat onsuz yasamak da imkansiz. 
 

Seni seviyorum, 
Benliğim sana ait. 
Sen onu buruşturup çöpe de atabilirsin, 
Kalbine yakın bir yere de koyabilirsin. 
Tanrım! 
O kalbine yakın sıcak yerde olmak istiyorum.?
 

RUHUMDAKİ ATEŞLE BİRAZ KAYNAYIP COŞSAM
HATIRAMDA SENİ ŞÖYLE UNUTSAM
BİR KADEH ALIP AKLIMI OYNATSAM
BARDAK MİSALİ SENİ İÇİME KATSAM....
 

yaz yağmuru düşer durur yüreğime
bir küçük aşk yeter benim hasretime
sen de benim yağmurum ol
damla damla gir gönlüme...

Paylaş: